Son günlerde dünya oldukça sıcak. Amerika kıtasının kuzeybatısı şiddetli bir sıcak hava dalgasının etkisi altında. Kanada’nın British Columbia Eyaleti’nde Lytton isimli bir kasabada sıcaklık 49,5°C’ye dayandı ve Lytton’un %90’ı kontrol edilemeyen orman yangınları sebebiyle yandı. Sıcaklık artışları sebebiyle koca bir kasabanın yanmış olması işin vahametini gözler önüne sermeye yetiyor. Ancak bununla bitmiyor. Yine aynı eyalette 25-30 Temmuz tarihleri arasında sıcak hava dalgası nedeniyle hayatını kaybeden insanların sayısı 486. Bu sayının daha da artmasından endişe ediliyor. Yangınların ekosistem üzerinde bıraktığı tahribatın büyüklüğü ve canlı kaybı hakkında henüz net bir bilgi olmasa bile büyük bir trajedi yaşandığını tahmin etmek zor değil. 

Yine içinde bulunduğumuz 2021 yılının yaz ayları dünyanın bambaşka bir yerinde, Pakistan’da   da benzer bir sıcak hava dalgasına sahne olmakta. Pakistan son dönemlerde sıcak hava dalgalarından en fazla etkilenen yerlerin başında geliyor. 2015 yılının haziran ayında yaşanan sıcak dalgasında çoğunluğu Karachi kentinde olmak üzere 1300 kişi hayatını kaybederken 40 bin civarında sıcak çarpması vakası yaşanmıştı.  2018 yılında sıcak hava dalgasında yine Karachi’de 65 can kaybı yaşandı. 2019 ‘da Kuzey Hindistan ve Pakistan 32 gün boyunca etkili olan bir sıcak hava dalgasına teslim olmuştu. 2021 yılın haziran ayının sonunda 200 bin kişinin yaşadığı Jacobabad dünya üzerindeki en sıcak yerleşim yeri olarak kayda geçti. Çünkü termometreler 52°C’yi göstermekteydi. Üstüne üstlük özellikle klima kullanımı nedeniyle artan enerji ihtiyacının karşılanmasında zorluklar yaşandı. 

Bu ve benzeri haberleri her yıl okuyoruz, seyrediyoruz. Sıcak hava dalgaları her geçen gün daha çok yerde, artan sayı ve şiddette karşımıza çıkıyor. Kentler de sıcak hava dalgalarından en çok etkilenen yerlerin başında geliyor. Sıklığı ve şiddeti her geçen gün artan sıcak hava dalgalarının tek bir tanımı bulunmuyor.  Yerel şartlara göre farklı tanımlar mevcut. En çok benimsenen tanımlardan bir tanesine göre bir yerde normal sıcaklık ortalamasının en az 5 derece üzerinde 3 veya daha fazla gün sürmesi sıcak hava dalgasının meydana geldiğine işaret ediyor. 

Kentler sıcak hava dalgalarından en çok etkilenen mekanlar. Beton ve asfalt ile kaplı “gri” kentler kentsel ısı adası etkisi ile civarlarına göre zaten 2-3 C derece daha sıcak. Bu nedenle meydana gelen sıcak hava dalgalarının etkisi kentler üzerinde çok daha fazla oluyor. Kamu sağlığı başta olmak üzere kentlerin sosyal ve ekonomik hayatını oldukça olumsuz etkileyen sıcak hava dalgalarının sayısı, şiddeti ve kapsamı gün geçtikçe artmakta. 

                        Kentsel ısı adası etkisi – Görsel İklim İçin Kentler rehberinden

 

Sıcak hava dalgaları en başta bir kamu sağlığı sorunu. Ancak yıkıcı etkileri bununla bitmiyor. Yapılan projeksiyonlara göre, artan sıcaklıklar nedeniyle 2030 yılında küresel düzeyde çalışma saatlerinin %2,2’si kaybolacak. Bu, küresel GSMH’nin 2,400 milyar $ azalması ve 80 milyon tam zamanlı işin yok olması anlamına geliyor.

Üstelik sıcak hava dalgaları adaletsizlikleri de körüklemekte. Ekonomik anlamda en çok etkilenecek sektörler kayıt dışı çalışma oranlarının da yüksek olduğu inşaat ve tarım. Bu sektörlerde çalışanlar dışında yaşadıkları ve çalıştıkları yerlerde yeterli soğutma ve havalandırma imkanı bulunmayan kadınlardan kent yoksullarına birçok dezavantajlı grup sıcak hava dalgaları karşısında canlarını, sağlıklarını ve işlerini kaybetmeye devam edecek. 

İşte bu nedenler sıcak hava dalgaları kent yönetimlerinin acil olarak önlem alması gerekenler listesinin başına koyuyor. 

Peki, sıcak hava dalgalarına karşı çaresiz miyiz? New York örneği

Pek değil. Fosil yakıtları olabildiğince hızlı bırakarak iklim krizini durdurmak elbette yapılması gereken ilk şey. Bunun yanı sıra, halihazırda olan sıcak hava dalgalarının etkilerini azaltacak, canlıları koruyacak uyum eylemlerini uygulamaya koymak mümkün. New York bize  bir kentin sıcak hava dalgaları konusunda yapabileceklerinin iyi örneklerini sunuyor:

Sıcak hava dalgaları New York’ta diğer tüm iklim değişikliği kaynaklı tüm felaketlere göre daha fazla sayıda can kaybına neden olmakta. Üstelik durumun gittikçe kötüye gideceği de öngörülmekte. 2050 yılında sıcaklığın 32°C üzerine çıktığı gün sayısının şu ankinin 2 katına çıkacağı hesaplanmakta. Bu durum karşısında New York kenti yönetimi oldukça kapsamlı önlemler alıyor. Öncelikli olarak kentlerin sıcaklık kırılganlığı envanterlerinin çıkarılması atılacak ilk adım. Böylelikle, kentlerin sıcak hava dalgalarından etkilenen mahalle ve bölgeleri sosyoekonomik eşitsizliklere de bağlı olarak belirlenmesi gerekir. Bir sıcak hava dalgalarına karşı önlemlerin ve acil durum eylemlerinde önceliğin kentin hangi bölgelerine verilmesinin gerektiğini bilmek önemli. Sonrasında ise hayata geçirilmesi kritik önem taşıyan hem sıcaklıkların artışını azaltacak hem de ortaya çıkacak birçok olumsuz etkiye uyum sağlanmasına yol açacak bir dizi eylem bulunuyor. New York yönetimi de işe buradan başlamış. Sıcak hava dalgalarının etkilerinin haritasını çıkartan New York kent yönetimi bu veriye dayanarak sıcak hava dalgası eylem planını oluşturdu.

Plan özetle şu temel strateji ve uygulamalardan meydana geliyor:

  • Sokakları “serin” kılmak amacına yönelik olarak sokakların planlı ve yoğun biçimde ağaçlandırılması
  • New York Serin Çatılar Programı’nın geniş çaplı uygulanması: Program içerisindeki başlıca uygulamalardan bir tanesi özellikle sıcak hava dalgalarından en fazla etkilenen kırılganlığın yüksek olduğu mahallelerde bina çatılarının beyaza boyanması. Böylelikle, güneş ışınımlarının emilmeden daha çok yansıması ve bina sıcaklığının olabildiğince az yükselmesi sağlanıyor. 2009 yılında başlayan program kapsamında toplam 93 bin metrekarelik çatının sıcak hava dalgalarına karşı iyileştirilmesi yapılmış durumda.
  • İçerdiği güneş ışınımlarını yansıtma özelliği ile daha az ısı tutan Serin Kaldırım uygulamasının etkilerinin araştırılması
  • Kent genelinde yeşil altyapının uygulanması ve yan etkilerinin araştırılması

New York’ta sıcak hava dalgalarının sağlık üzerinde yarattığı olumsuz etkileri azaltmak için takip edilen uyum stratejilerinin bazıları da şöyle:

  • Evde sağlık bakım/müdahale ekiplerine iklim riski eğitimlerinin verilmesi
  • Toplulukların afetlere kaşı hazırlıklı olması ve direnç kazanması amacıyla kurulan gönüllü ağı Be a Buddy NYC dahil olmaları ve kendi mahallelerini risk seviyesini kontrol etmeleri
  • Sağlık ve hava durumu muhabirleri ile iş birliği yapılması ve bu kişilerin riskli anlarda uyarı mesajları yayınlamalarının sağlanması
  • Düşük gelirlilerin için sağlıklı ve temiz enerjiye erişimlerini öngören reform girişiminin savunuculuğunun yapılması.
  • Konutlarda yeterli havalandırmanın sağlanması

Ancak kapsamlı ve veriye dayanan planlar bile bazen yetersiz kalabiliyor. Değişen şartlara, artan risklere göre bu planları yenilemek, ek önlemler alınması önemli. Örneğin, pandemi şartlarının hüküm sürdüğü ve kentlilerin evlerinde kapalı kaldıkları dönemde sıcak hava dalgaları fazladan bir risk içermekte. Özellikle evlerinde yeterli havalandırma ve soğutma imkanı olmayan kesimler için 2020 yılının yaz ayları oldukça zor geçti. Ancak, artan riskler karşısında New York kenti yönetimi 2020 yılının mayıs ayında risk grubunda bulunan dar gelirli yaşlıların yaşadığı hanelere toplam 74 bin klimanın tahsis edileceğini, serin hava noktalarının fiziksel mesafe kurallarına uygun biçimde tekrar düzenleneceğini ve sosyal hizmetler bünyesinde daha yol gösterme ve yardım gibi hizmetlerin fazlalaştırılacağını ilan etti. 

Diğer önemli bir mesele ise her yerel kendi şartlarının göz önüne alınmasının gerekliliği. Zira eylemler temelde benzer olsa da uygulama biçimleri ve öncelikleri kentten kente değişebiliyor. Bunda kentlerin sosyal, ekonomik ve coğrafi farklılıkları kadar kent yönetimlerinin kaynak, bilgi, deneyim gibi kapasite farkları da rol oynuyor. 

Türkiye’deki durum nedir?

Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi bölgede sıcak hava dalgalarına bir yıl içerinde maruz kalma süresinin 20 günden 50 güne çıkacağı öngörülüyor. Örneğin yapılan bir araştırma İstanbul’da 2015, 2016 ve 2017 yıllarında toplam 419 kişinin toplamda 14 gün süren sıcak hava dalgaları nedeniyle hayatını kaybettiğini gösteriyor. 

Türkiye’ye baktığımızda ise sıcak hava dalgaları hakkında yapılması gerekenlerin çoğu henüz gerçekleşmemiş durumda.  Oysa, sıcak hava dalgaları Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nı büyük risk altında bırakıyor. İklim değişikliğinin bugünkü hız ve kapsamının devam etmesi halinde, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi bölgede sıcak hava dalgalarına bir yıl içerinde maruz kalma süresinin 20 günden 50 güne çıkacağı öngörülüyor. Örneğin yapılan bir araştırma İstanbul’da 2015, 2016 ve 2017 yıllarında toplam 419 kişinin toplamda 14 gün süren sıcak hava dalgaları nedeniyle hayatını kaybettiğini gösteriyor. 

İstanbul Kent konseyi İklim Değişikliği Alt Çalışma Grubu 2020 yılının Haziran ayında kapsamlı bir bilgi notu ile İstanbul özelinde sıcak hava dalgalarına karşı yapılması gerekenleri ele aldı:

  • İlk aşamada, sıcak hava dalgası eylem planı hazırlanana kadar özellikle 65 yaş üstü yaş grubu gibi riskli gruplarına ulaşacak Sıcak Uyarı Sistemi’nin (SUS) oluşturulması
  • Sıcak hava dalgalarının afet olarak tanımlanması ve risk haritalarına uygun olarak afet planlarının hayata geçirilmesi
  • Büyükşehir belediyeleri ve ilçe belediyeleri arasında koordinasyonun sağlanması 
  • Risk altında olan yaş gruplarının yaşamakta olduğu yerlere yönelik özel eylem planlarının oluşturulması 
  • Toplu taşıma duraklarında önlem almaya yönelik yeni düzenlemelerin yapılması
  • Meydanlar, duraklar gibi kamusal alanlarda soğuk su otomatları, mobil su istasyonları gibi sıcakların etkisini azaltmaya yönelik uygulamaların hayata geçirilmesi. 
  • Sıcaklardan korunurken temel ihtiyaçların karşılanabildiği ve sağlık hizmetlerinin verildiği “sıcaktan sığınma merkezlerinin” kurulması,
  • Evsizler için sığınacak klima olanağı bulunan geçici barınma mekanları sağlanmalı, ana meydanlarda soğuk su ve güneş şemsiyesi bulunabilecek dinlenme çadırları açılmalıdır.
  • Parkların sıcak hava dalgalarına karşı korunmayı sağlayacak biçimde tasarlanması ve yanlış budamaların neden olduğu gölgeliklerin azalmasının önüne geçilmesi
  • Yeşil alanların az su ihtiyacı olan bitkilerle oluşturulması.
FacebookTwitter