C40 çatısı altında yayınlanan Yenilenebilir Enerji Deklarasyonu: Yeşil ve Adil Kentleri “Güç”lendirmek (Powering Green and Just Cities)  de fosil yakıtsız kentler yaratma yönünde atılmış bir adım. Deklarasyonu şu ana kadar dünya genelinden 15 kent yönetimi imzaladı. Hem Küresel Kuzey hem de Küresel Güney’den kentlerin oluşturduğu deklarasyon imzacılarının listesi şöyle: Buenos Aires, Kopenhag, Lagos, Lizbon, Londra, Los Angeles, Melbourne, Montréal, Paris, San Francisco, Seul, Sidney, Tokyo, Tshwane ve Vancouver.

Hedef: Adil, karbonsuz kentler

Deklarasyonun temel amacı kent hayatının çeşitli alanlarında kullanılan enerjinin yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi ve 2050 yılına kadar kentlerin karbonsuz hâle getirilmesi. Ancak hedef bununla sınırlı değil. Yenilenebilir enerjiye geçerken kentleri aynı zamanda “adil” mekanlara dönüştürmek de deklarasyonda altı çizilen diğer ana hedef. Çünkü -deklarasyonda da belirtildiği gibi, dünya genelinde:

  • 800 milyon kişinin elektriğe erişimi yok;
  • 1 milyardan fazla kişi olumsuz barınma şartlarının hâkim olduğu, enerji de dahil olmak üzere, temel hizmetlere erişimin olmadığı ya da kısıtlı olduğu enformel yerleşim alan ve binalarda yaşıyor;
  • Yaklaşık 2,8 milyar insan güvenli olmayan ve sağlıksız enerji kaynaklarını kullanarak yemek pişiriyor. 

Deklarasyon, Covid-19 pandemisinin açtığı hasarı iklim kriziyle mücadele ederken kapatmayı amaçlayan “Adil İyileşme” program(lar)ına da vurgu yapıyor; kentlerde yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılmasının sera gazı emisyonlarını azaltmaya katkı sağlayacağının ve temiz hava, yeni iş alanları gibi birçok faydayı da yanında getireceğinin de altını çiziyor.

Yeşil ve adil kentler için üç patika

Deklarasyonda kentlerin taahhüdünü verdiği karbonsuz, “yeşil” ve “adil” kent hayatına ulaşabilmek için 3 olası patika sunuluyor:

Patika #1: 2035 yılı itibarıyla kent genelinde kullanılan elektriğin yüzde 100’ünün yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi; en geç 2050 yılında kentte yaşayanların binaların ısınması ve soğutulması ve yemek pişirme amacıyla kullandıkları enerjinin yenilenebilir enerjiden elde edilmesi.

Patika #2: 2030 yılında kentlerde sürdürülebilir, sürekliliği olan ve ucuz elektriğe ve yemek  pişirmek amaçlı kullanılacak temiz/karbonsuz enerjiye herkesin erişiminin sağlanması; 2050 yılı itibarıyla kentte kullanılan elektriğin tamamının yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiş olması;

Patika #3: Kurulacak elektrik, ısıtma, soğutma ve pişirmeye yönelik enerji sistemleri ile  kentlerin yapılabilir eylemlilik potansiyelinin yüzde 50’sini 2030 yılında, yüzde 100’ünü 2050 yılında gerçekleştirmek.

İmzacı kent yönetimleri bu 3 patikadan birini seçerek yenilenebilir enerjiye geçiş hedefine ulaşacaklarının taahhüdünü veriyor. 

Deklarasyonu imzalayan kent yönetimleri eylemlerinin temelini oluşturacak şu ortak ilkeleri de benimsediklerini ilan ediyor:

  • Deklarasyon imzalandıktan sonraki iki yıllık süre zarfında yenilenebilir enerjiye geçiş için yol haritasının ve stratejilerin belirlenmesi;
  • Oluşturulan stratejilerin, -maliyet etkinliği sağlanabildiği sürece- “önce enerji verimliliği” ilkesine uygun olması, verimliliği artırmak ve yenilenebilir enerjiden sağlanan elektrik kullanımın yaygınlık kazanması için tüm önlemlerin alınması;
  • Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji sektörüne geçişte, işçilerin mesleki eğitiminin sağlanması, düşük gelirli ve marjinal gruplara fayda sağlayan eylemlere yönelik yatırımlara öncelik verilmesi ve bunların güvence altına alınması;
  • Kentsel, bölgesel, ulusal ve küresel ölçekte fosil yakıt kullanımının aşamalı olarak kaldırılması ve enerji sistemlerinin %100 karbonsuz hâle getirilmesi hedefinin kamuoyuna nezdinde savunulması;
  • İddialı politika, program ve projelerin uygulanması ve projelerin içerisine özel sektörün de katılması;
  • Hedeflere yönelik kaydedilen ilerlemenin kamuoyu ile düzenli olarak her yıl paylaşılması.
Çatı tipi güneş enerjisi sistemlerinden enerji kooperatiflerine somut eylemler

Öte yandan kentler farklı kaynak, koşul ve önceliklere sahip. Bu nedenle kabul edilen temel ilke ve hedeflerin tek bir yöntemle hayata geçirilme ihtimali bulunmuyor. Kentler, kendi özgün koşullarına göre ellerindeki imkanlara göre farklı proje, politika ve eylemleri uygulamaktalar. Aynı hedef için uygulamaya konulan ama aynı zamanda birbirinden farklılaşan somut eylem ve projelerin bazıları şunlar:

  • Los Angeles ve Kopenhag’da belediye yönetimleri kendi enerji iştirakleri yoluyla yenilenebilir kaynaklarından elde edilen enerjinin kente arzını gerçekleştirmekte. 
  • Sidney ve Lizbon kentlerinde belediyenin kullandığı enerji yenilenebilir enerji sağlayıcılardan temin ediliyor.
  • Lagos, Tshwane ve Tokyo’da belediyelere ait binalara çatı tipi güneş enerjisi panelleri yerleştiriliyor.
  • San Fransisco’da imar yönetmeliğinde binalara yenilenebilir enerji sistemlerinin kurulması zorunlu tutuluyor. 
  • Melbourne’de belediye yenilenebilir enerji üretimi sistemleri ev veya işyerlerine kuracak olanlara çeşitli teşvik ve destekler sağlıyor. 
  • Seul kentinin yönetimi yenilenebilir enerji üretimi sistemi kuranlara mali destek de vermekte.
  • Vancouver’da kent genelinde bölgesel temiz enerji sistemleri kuruluyor. 
  • Buenos Aires kent yönetimi kentteki enerji topluluğu projelerini desteklemekte. 

 

Türkiye’ye dönecek olursak Eylül başında yayınlanan İklim İçin Kentler: İzleme & Değerlendirme Raporu, iklim mücadelesinde kentlerimizin henüz yolun başında olduğunu gösteriyordu. Şu ana kadar ortaya konulan iklim eylemlerinin arasında yenilenebilir enerjiye geçiş projeleri oldukça küçük bir yer tutuyor. Öte yandan Yenilenebilir Enerji Deklarasyonu gibi örnekler kentlerin yapabileceklerini göstermesi açısından önemli. Dahası bu ve benzeri kentler-arası dayanışma oluşumlarının içinde yer almak belediyelerin iklim mücadelesine “güç” katacak iyi bir fırsat. Umarız bu tip çalışmalar Türkiye’deki kentlerin iklim eylemi yönünden adımlarının hızlanmasını teşvik eder. 

 

FacebookTwitter