Boğaziçi Üniversitesi UN SDSN Türkiye, 350 Türkiye ve Yerel İzleme Araştırma ve Uygulamalar Derneği Türkiye’nin farklı kentlerinden yerel yöneticileri, iklim değişikliğine karşı çözümün bir parçası olmak üzere Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen İklim için Kentler Çalıştayı ve İklim Eylem Planı Eğitimi’nde buluşturdu. İklim değişikliğine dair kentlerin uygulayabilecekleri pratik çözümler, İklim Eylem ve İklim Adaptasyon Planlarının hazırlanması, belediyelerin kendi eylem planlarını hazırlayabilmeleri için temel bilgiler gibi konuların ele alınacağı üç gün sürecek çalıştayda, iklim değişikliğini durdurmanın yerelden olasılıkları üstüne tartışmalar yürütülecek. Çalıştay ve eğitimin son günü olan 5 Aralık tarihinde ise katılımcı belediyelerin iklim değişikliğine karşı ortak deklarasyonu kamuoyu ile paylaşılacak.

İklim İçin Kentler Çalıştayı’nun ilk gününe belediyelerden yöneticilerin yanı sıra belediye başkanı düzeyinde Türkiye Belediyeler Birliği ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’in yanı sıra İzmir Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü de katıldı.

Fatma Şahin: “Çevresel ve insani kalkınma olmadan ekonomik kalkınma mümkün değil”

Çalıştayda konuşan Fatma Şahin, çevre meselelerinde önümüzde var olan sorunların çözüme ulaşılması için üniversitelere ve sivil topluma çok büyük ihtiyaç olduğunu belirtti. Boğaziçi Üniversitesi ile başta Sesli Betimleme olmak üzere çeşitli alanlarda ortak çalışmalara imza atmış olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Dünyanın nereye gittiğini doğru analiz etmenin önemine değinen Fatma Şahin, ekonomik kalkınmanın çevresel kalkınma ve insani kalkınma olmadan gerçek ve yeterli bir kalkınma olmadığını belirterek ‘’Tarım devrimini ıskalayan bir ülke olarak bilgi ekonomisi üzerine beşeri sermayeyi çok iyi yönlendirmemiz ve çözüm odaklı girmemiz gerekiyor. Kyoto Anlaşması gibi bizim de Türkiye olarak imzacısı olduğumuz sözleşmeler var ancak bu tür sözleşmelerde en büyük sorunun uygulamada olduğunu, zihinlerin buna hazır olmadığını görüyoruz. Bu konuların hızlı bir şekilde çözüme ulaşmasına ihtiyacımız var. Bunu Türkiye olarak biz yapabiliriz, bu çalışmalara katkı veren herkese teşekkür ediyorum’’ diye konuştu.

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zeynep Atay ise konuklara yönelik ‘’Hoşgeldiniz’’ konuşmasında iklim krizinin yaşamakta olduğumuz en önemli problemlerden biri olduğunu vurguladı. Dünyanın en temel sorununun artan nüfus ve azalan kaynaklar olduğunu belirten Atay, akıllı ve sürdürülebilir kentler yaratmak için sorunlarımıza artık çok hızlı çözüm bulmak zorunda olduğumuzu söyledi.

Boğaziçi Üniversitesi UN SDSN Türkiye adına katılımcılara seslenen UN SDSN Turkiye Direktörü ve BÜYEM Müdürü Dr. Tamer Atabarut ise, Boğaziçi Üniversitesi’nin 2014 yılında Birleşmiş Milletler SDSN ağının bir parçası olduğunu belirterek Üniversite’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleri için tüm paydaşlarını harekete geçirmeyi, birlikte projeler üretmeyi, özellikle gençlere ve çocuklara yönelik eğitimler düzenlemeyi öncelikleri arasına aldığını ifade etti. Atabarut ayrıca, 350 Türkiye işbirliğiyle BÜYEM bünyesinde Sürdürülebilir Şehirler ve İklim Değişikliği sertifika programının düzenleneceği bilgisini verdi.

Bekir Ağırdır: “İklim krizi, kutuplaşan Türkiye toplumunun ortaklaştığı konuların başında geliyor”

Çalıştayın misafir konuşmacısı, KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır,  ‘’İklim Krizi Karar Alıcılar İçin Ne Anlam İfade Ediyor?’’ başlıklı konuşmasında iklim krizinin tüm insanlığı ilgilendirdiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

 ‘’İnsanlık olarak adaletsizlik, iklim krizi, küresel göç gibi yeni problemlerimiz var ve ben bu döneme ‘Küresel Ara Buzul Dönemi’ diyorum. Ne yazık ki bu konularla nasıl baş edeceğimizi bilmiyoruz. Türkiye’de yaptığımız bir araştırmaya göre her 10 kişiden 6’sı iklim değişikliğini bizzat yaşadığını söylüyor, dolayısıyla bu konuda bir farkındalık var. Türkiye toplumu her türlü kutuplaşmaya rağmen temel konularda ortaklaşabilen bir toplum. Bu konuların başında da çevre ve iklim değişikliği ile kadına karşı şiddet meselesi geliyor. Hangi din, mezhep, etnik kimlikten olursa olsun Türkiye toplumu bu temel konulara dair hassasiyet geliştirebiliyor.

Ancak ne medya ne de ülkeyi yönetenler bu meseleleri yönetmek için bir çaba göstermiyorlar. Hiçbir partinin programında iklim krizi konusunda bir çalışma grubu yok. Siyasilerimiz meseleyi hala refah üzerinden gördükleri için çözüm bulmak sivil topluma kalıyor. Türkiye’de sivil toplum artık yerelleşiyor zira yerelleşme sivil toplumda çalışan kurumlar, platformlar için aynı zamanda bir başarı biriktirme fırsatı sunuyor. Ben bunu minik çoban ateşlerine benzetiyorum. Bu minik ateşler siyaseten önümüzü açabilir. Sivil toplum bugüne dek hep ‘’Yangın var!’’ diye bağırdı ancak artık bu yetmiyor,  yeni bir örgütlenme modeline, halka dokunan yeni bir dile ihtiyaç var. Bu noktada yerel yönetimlerin güç kazanması önemli’’ .

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman ise ‘’Çevre Projelerinin Ekonomik Değerlendirmesi’’ başlıklı konuşmasında iklim kriziyle mücadele ve sürdürülebilir kentler için çalışan yerel yönetimlerce yürütülen projelerde hesaba katılması gereken ekonomik boyutları eksileri ve artılarıyla gündeme getirdi.

“Türkiye’de en yüksek karbon salımına sahip kent İstanbul”

350 Türkiye tarafından hazırlanan İklim için Kentler rehberindeki verilere göre dünya nüfusunun yarısını barındıran kentler iklim değişikliğinin hem faili hem de mağduru…Doğal kaynak tüketiminin yüzde 75’inden , enerji kullanımının %60-75’inden ve sera gazı salımının %70’inden sorumlu olan kentler aynı zamanda bu problemin çözüm alanlarından da biri. 

Çalıştayın ilk gününde 350 Türkiye adına söz alan, araştırmacı, İklim için Kentler kitabının yazarı Baran Alp Uncu, Türkiye’nin iklim krizinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri olduğunu belirtti.  Uncu, İstanbul’un Türkiye’deki en yüksek karbon salımına sahip olan kent olarak Avrupa’da 26.sırada olduğunu bilgisini vererek, İstanbul’un iklim krizi bağlamında risk altında olan Avrupa’daki liman kentleri arasında ilk sırada geldiği bilgisini verdi. Mevcut durum devam ederse 2100 yılında İstanbul’da deniz seviyesinde 45-75 cm yükseliş beklendiğini belirtti. Türkiye’deki 30 büyükşehir belediyesinden 14’unun sera gazı envanteri bulunduğunu; 9’unun sera gazı salım azaltım hedefi olduğunu, 5’inin ise uyum eylem planı olduğunu söyleyen Uncu, mevcut durumun Paris Anlaşması hedeflerinden oldukça uzak olduğunu vurguladı.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın yönettiği ‘’İklim Eylem Planı ve Türkiye’den Örnekler’’ paneline ise Şule Sümer (Kadıköy Belediyesi), Berna Yılmaz (Denizli Büyükşehir Belediyesi) ve Yıldız Cindoruk (Bursa Büyükşehir Belediyesi) katılarak sürdürülebilir kent uygulamaları ve iklim krizi ile mücadele hedefleri hakkında dinleyicilere bilgi verdiler.

(Kaynak: BOUN – Haberler)

FacebookTwitter